Mardin
Mardin
Dicle ve Fırat nehirlerinin arasında kalan bu ilimiz, Güneydoğu bölgemiz içinde yer alan en çok merak edilen ve görülmek istenen şehirlerin başında gelmektedir.
Köklü bir geçmişi bulunan Mardin birçok
medeniyet ve dine ev sahipliği yapmıştır. Paleolitik çağlara dayanan tarihiyle
bölgede yaşayan toplumların günümüze çok önemli tarihi miraslar bıraktığı bu
ilimizle ilgili gezilmesi gereken bazı yerleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Deyrulzafaran Manastırı: Milattan sonra 5. Yüzyılda inşa
edilen Deyrulzafaran Manastırı göz alıcı mimarisiyle, Süryani kiliselerinin
önemli eserlerinden biridir. 1932’ye kadar 640 yıl boyunca Süryani Ortodoks
patriklerinin yaşadığı yerdi. Manastır Mardin merkezine 4 km mesafede bir dağın
yamacında bulunmaktadır. Üç kattan oluşan Manastır 5. yüzyıldan başlayarak
farklı zamanlarda yapılan eklentilerle 18. yüzyıl da bugünkü görünümüne
kavuşmuştur. Farklı zamanlarda yapılan eklentilere rağmen Manastır’ın adeta tek
bir zamanda inşa edildiği havasını vermesi, bu eklenti binaları
yapan mimarların ne kadar maharetli olduklarını gösteriyor.
Kasımiye Medresesi: Medresenin yapımına Artuklu
Dönemi’nde başlanmış ve Akkoyunlu Hükümdarı Cihangiroğlu Kasım
Padişah döneminde 1457-1502 yıllarında tamamlanmıştır. Günümüze kadar
mükemmel yapısıyla ayakta kalabilen iki katlı, kubbeli, tek ve açık
avlulu medresenin inşasında düzgün kesme taş kullanılmıştır. Plan özellikleri,
taş işçiliği ve süsleme motifleri bakımından ilgi çeken yapı, cami ve türbe ile
birlikte külliye içerisinde yer almaktadır. Medresenin avlusunda bir çeşme ve
büyükçe bir havuz bulunmaktadır.
Zinciriye Medresesi: Mardin’de hüküm süren son Artuklu
Sultanı Melik Necmettin İsa bin Muzaffer Davud bin El Melik
Salih tarafından 1385 yılında yaptırılmıştır. İlk defa Mardin’de görülen
Timur ve ordusu ile savaşmış olan Melik Necmeddin İsa bir süre bu medresede
hapsedilmiştir. Halk arasında Zinciriye Medresesi diye de anılan
Sultan İsa Medresesi, doğu ve batı uçlarındaki dilimli kubbeleri ve doğu
tarafına rastlayan yüksek anıtsal portali ile çok uzaklardan bile dikkati
çeker.
Mardin Müzesi: Yapılan arkeolojik kazılar sonucu yörenin
tarihsel ve kültürel zenginliklerinin sergilendiği müzede, milattan önce
4000'den, milattan önce 7. yüzyıla kadar olan dönemi kapsayan eserler
bulunmaktadır. Eski Tunç, Asur, Urartu, Grek, Pers, Hellenistik, Roma, Bizans,
Büyük Selçuklu, Artuklular ve Osmanlı devirlerine ait tabletler, silindir ve
damga mühürler, kült kapları, figürinler, metalden bızlar, takılar, keramikler,
altın, gümüş ve bakır sikkeler, gözyaşı şişeleri ve kandiller bulunmaktadır.
Mardin Evleri: Doğudan batıya doğru 2500 km uzunluğunda,
Mazı dağının güney yamaçlarında ve 500 metre genişliğinde bir alana kurulan Mardin
evleri, kaleden bakıldığı zaman birbiri üstüne yığılmış gibi görünmektedir.
Mardin’in doğal konumundan kaynaklanan bu sıkışık yapılaşma, şehre kendine has
bir görünüm kazandırıyor.
Şehidiye Medresesi: 13. Yüzyılın başlarında Artuklu
Sultanı Melik Nasreddin Artuk Aslan tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.
Güney yönünde iki nefli mescidin yer aldığı revaklı avlulu ve eyvanlı medrese
şeması veren yapıdaki birçok değişiklik, onarım ve eklemelerle medresenin ilk
yapıldığı halinden çok az şey kalmıştır. Yapının yıkılmış olan minaresi 1916-1917
yıllarında Ermeni Mimar Serkis Lole tarafından eklektik bir üslupla ve
iskelesiz olarak inşa edilmiştir. Medresede en çok oynanmış olan yerlerden biri
camidir. İki enine nefli ve ilk yapıldığında oldukça süslü bir cepheye sahip
olduğu anlaşılan cami kısmı devamlı değişmiştir.
Abdüllatif Camii: 1371’de Artuklu sultanlarından Melik
Salih ve Melik Muzaffer zamanında görev almış Abdüllatif bin Abdullah
tarafından inşa ettirilmiştir. Günümüzdeki minare ise 1845’te Musul Valisi
Gürcü Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mardin ‘deki son Artuklu
eserlerinden olan, İki renkli taşlardan üç dilimli kemerli portalde, geometrik
motifler örgülü ve yıldızlı bezemeler dikkati çeker. Caminin giriş kapıları,
geç dönem Selçuklu ahşap işçiliğinin özgün örneklerinden olan minber ve mahfili
görülmeye değer özelliktedir.
Mardin’de yemek yiyebileceğiniz adreslerden bazılarını yazımızda
sizlerle paylaşıyoruz.
Cercis Murat Konağı: Mardin'e geldiğinizde mutlaka
denemeniz gereken lezzetleri bir arada bulabileceğiniz bir mekan. İşletmecisi
ve çalışanların ilgisi ile Mardin’e özgü yöresel yemek çeşitleri ve mezeleriyle
Mardin’e geldiğinizde uğramadan dönememeniz gereken mekanlardan.
Bagdadi: Canlı müzik de yapılan mekanda, yemekler ve
mezeler çok başarılı. Hem Mardin’e özgü hem de hepimizin bildiği birçok yemek
çeşidini bulabileceğiniz bu mekanı Mardin seyahat rotanıza gönül rahatlığıyla
ekleyebilirsiniz.
Rıdo Kebap Salonu: Salaş bir görünümü olan bu mekanda
yediğiniz kebabın tadını uzun süre unutamayacağınız kesin. Mardin’de kebap
yemek istediğinizde ilk tercihlerinizden biri olması gereken bu mekanı es
geçmeyin diyoruz.
Yusuf Usta: Bölge halkına sorduğunuzda kebabın tek
adresi olarak bu işletme gösteriliyor. Harika kebapları ve mezeleriyle Mardin
seyahatinizin duraklarından biri olmayı hak ediyor.